"Bir film ya da bir oyuncu nasıl hastalıklı ve güzel seyredilir, bu sorunun yanıtını ise biraz da ondan öğrendim. Kerim Hoca'dan. Kerim Hoca ki; "Sevme Sanatı" ve "Psikoloji 1-Kredili Sisteme Göre" adlı kitapları on yıllardır çantasında taşıyan, not defterine "çirkin kamera" diye notlar alan, salt çerçeveden oluşan, camsız gözlükler takan, durup dururken uzun uzun gökyüzüne bakan, şehrin işte bizim dilimiz dediğim bir güzel adam. Onunla Diyarbakır'da Sanat Sokağı'nda veya Hasanpaşa Hanı'nda her an karşılaşıp sohbet edebilirsiniz. Bu sohbetlerin birinde bize "Züğürt Ağa'yı gördünüz mü," dedi Kerim Hoca, "ağaydı, mal mülk sahibiydi, sonunda rezil oldu, rezil! Gitti çiğ köfte sattı," dedi. Biz de "evet" dedik. "Ama sonra kendini toparladı gitti bir lokanta açtı," dedi. Şaşkınlıkla birbirimize baktık. Evet, film çiğ köfte sahnesiyle bitiyordu, ama Züğürt Ağa lokanta falan açmamıştı. "Sonra cezaevine girdi, kötü oldu onun için," dedi. Züğürt Ağa cezaevine de girmemişti. Şaşkın şakın birbirimize bakınca anladık. Kerim Hoca kesinisiz bir biçimde Züğürt Ağa'dan İkinci Bahar dizisine, ordan da Eşkiya filmine geçmişti."
Murat Özyaşar / Hastalıklı ve Güzel Seyretmek (Altyazı Dergisi 100. sayı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder