28 Ocak 2011 Cuma
Black Swan (2010)
(Saturday Night Live programı için hazırlanan skeçte Nina'yı canlandıran Carrey)
Nina annesinin desteğiyle bir bale okuluna devam eden ve annesinin büyük balerin olma hayalini sürdüren, cinselliğini keşfedememiş, mütereddit ve “zarif” ak kuğudur. Thomas ise baleye “modern” yorumlar katan başarılı bir koreograftır. Black Swan adlı balesini sahnelemek için hem ak kuğuyu hem de kara kuğuyu başarıyla canlandırabilecek bir balerine ihtiyacı vardır, zira balenin eski primadonnası yaş haddinden işi bırakmak zorunda kalmıştır.
Yaptıkları filmlerin ideolojik alt okumalarından bihaber gözüken Hollywood yapımcıları, büyük paralarla çekilen ve büyük paralar kazandıran teknik meziyetleri mebzul filmler çekmeye devam etmekteler. Darren Aranofsky de nedense herkesin zarif bulduğu bale ve balerin temasını kullanarak ortaya bu neviden bir çıkarmıştır. Bu filmlerin genel özelliği hikâye açısından vuzuh olması, izleyiciyi yormaması, yeterli derecede şaşalı ve sinemaseverlerin “sinemasal açlığı”nı gidermesidir. Peki, ne pahasına?
Black Swan filminde beden ve iş diyalektik olarak birbiri yerine geçen ve birbirini etkileyen bir yapıdadır. Anne kendi bedeninden başka bir beden doğabilmesi için kariyerine son vermiştir. Yine aynı şekilde balenin piri madonnası da artık yaşlandığı, bedeni işe yetmediği için işini bırakmak zorunda kalmıştır. Protagonistimiz Nina’nın başarılı bir balerin olabilmesi için yapması gereken hem ak kuğu hem de kara kuğuyu layıkıyla canlandırabilmektir.
Ak Kuğu bedenin bir sanat eserine dönüşmesini gerektiren bir roldür. Kahramanımız Nina, “dehası” ve çok çalışması sayesinde ak kuğuyu canlandıracak kemiyete sahiptir (kara kuğuya dönüşmeden evvelki bir sahnede ayak parmaklarının birleştiği ve bir kuğuyu andırdığını görürüz). Ama “sanat” sadece bedenin bir sanat eserine dönüşmesi değil aynı zamanda yaratıcı bir dehayla özgürce kullanılması demektir. Nina’nın bazı bedensel problemleri olduğunu keşfederiz, bu problemler çözülmedikçe Nina kara kuğu rolünü alamayacak, annesinin hayalleri bitecek ve Thomas başka birini bulmak zorunda kalacaktır.
Anlıyoruz ki Nina’nın asıl bedensel kusuru cinselliği keşfedememiş olmasıdır. Gergin ve rahatça kullanamadığı bedeni;
1- Herkesten gizlediği bedensel hastalıklara
2- Tahayyül ettiği bedensel bozukluklara
3- Sanatsal dehasının sonluluğuna işaret etmektedir.
Nina annesinin desteği ya da zoruyla sanat için gerekli bedensel mükemmelliği elde ederken bedenini keşfetmeyi, hissetmeyi ve özgür bir şekilde kullanabilmeyi unutmuştur. Bu durumun üstesinden gelebilmek için yaptığı birkaç hareket annesi tarafından engellenmiş, Nina tekrar ve defaten gayri iradi mastürbasyonlara duçar olmuştur (tabii bu kadar fantastik ve aynı zamanda gerçeğe yakın bir mastürbasyona da sinema tarihinde rastlanmamıştır).
Nina’nın cinselliği hem annesi tarafından hem de kendisi tarafından madun bırakılmıştır. Nina’nın cinsel temayülleri konusunda çeşitli tereddütleri vardır. Nina bir taraftan Thomas’ya karşı bir takım saf duygular beslerken, diğer taraftan kara kuğu rolü için biçilmiş kaftan olan Lily’e karşı konulamaz bir arzu duymaktadır.
Black Swan filminin bakış açısı sadece başkahramanımız mihverindedir. Bu sadece plot böyle gerektirdiği için değil filmin kendi tercihidir. Bütün karakterler Nina’nın cinselliği (kara kuğuluk) keşfetmesi için oraya buraya serpiştirilmiş stereotip ve tek boyutlu figüran görünümündedirler. Annenin varoluş amacı, tıpkı Carrie filminde olduğu gibi kızının cinselliği keşfetmeden, sanatsal bir bedene kavuşması, Thomas’nın varoluş amacı ise bir kara kuğu yetiştirmek ve emekli olana kadar ona her bakımdan destek sunmaktır.
Thomas’nın yeni kara kuğu yorumu daha önceki balerin tarafından başarıyla oynanmıştır. Sorun şu ki; zikredilen karakterimiz artık yaşlılık belirtileri göstermektedir ve bedeni –ki aynı zamanda sanatın kendisidir bu- oyun için yetersiz kalmıştır. Thomas’nın yapması gereken tıpkı emekli olacak balerin gibi bir balerin bulmak ve onu yetiştirebilmektir. Nina’nın cinselliği keşfedememiş olması, Thomas’nın oyununun bütün sanatsal varoluşuna zarar vermektedir.
Nina’ya muttasıl onun için kendi kariyerini bırakmak zorunda kaldığını hatırlatan annenin aslında yalan söylediğini ve Nina’yı sahne için geç addedilen 27 yaşında doğurduğunu öğreniriz. Nina’nın annesi gerekli sanatsal bedene sahip değildir; aynı şekilde Lily ve eski primadonna da. Bu sanatsal beden yukarıda da belirtildiği gibi hem sanatsal mükemmellik hem de bu mükemmelliği bozabilme kabiliyetidir. Tabi bu bozulma sanat lehine olacaktır.
Mükemmel ve özgür kullanılacak beden sadece Nina’nın mastürbasyonlarındaki hayal aracı değil, herkesin beklediği, onsuz bütün dünyanın yıkılacağı ve elde edilemezse bedenin kendisini parçalayacağı bir mahiyettedir. Nina, Lily ile tanışıp eşcinsel temayülleri uyanmadan önce de bedensel bozukluklar gösterir. Lily modern anlatıların ve gotik hikâyelerin olmazsa olmazı Mefisto’dur. Ki sinemada Mefisto izleği Strangers On a Train, Girl, Interrupted ve Fight Club’a değin binlerce kez başarıyla uygulanmıştır. Örneğin Fight Club filminde Brad Pitt zengin, yakışıklı, başarılı ve de en önemlisi özgür ve rahat bir kişilik sergiler. Edward Norton ise Amerikanlaşmış bir Kafka kahramanı gibidir. Eğer Edward Norton ego-ideal ise Brad Pitt taklit edilen ideal-ego’dur. Tıpkı Fight Club’da olduğu gibi Black Swan filminde de Nina hem ego-ideal hem de ideal-ego olan bir görünüm sergiler. Yani Lily öykünülen kahramandır. Halbuki her iki filmde de öykünülen karakterin başkarakterimizle hiçbir alakası yoktur: Güç (id) seninle!
Bu iki filmin ortak mesajı eşcinsel temayülün reddidir. Hitchcock’un kendi deyimiyle ‘işleyen aşk’ ya da üçgen arzu şöyle bir yapıya sahiptir: Arzu duyan (Nina), arzu nesnesi (Lily) ve arzu nesnesinin arkasındaki görünmeyen arzulanan (elbette heteronormatif şahlanmaları bir kamera tekniği olarak kullanan filmde, perde arkasındaki arzulanan, oyunun kurucusu ve yorumcusu Thomas’dır).
Görülebileceği gibi üçgen arzu şeması yönetmen ve senarist tarafından saptırılmıştır. Heteroseksüel aşkı cepte kabul eden film, homoseksüel aşkı aslında iş olan bedenimiz için zararlı ve üstesinden gelinmesi gereken bir sorun olarak telakki eder. Filmin pornografik gerçekliği de burada yatmaktadır. Filmde beden gerek hayali gerekse gerçek durumlarda parçalanan, içine girilen, burkulan, çizilen, yırtılan, hayvansılaşan bir görünüm sergiler (bu karnavalesk öğeler oldukça doğal sergilenmektedir ve karnavalesk kabul edilmemektedir). Görüntüler izleyiciye bütün “çıplaklığıyla”, her şeyiyle aktarılır ve katharsis hedeflenir.
Filmde pornografik gerçeklik Pan görünümündeki balet, mastürbasyon sahnesi, çolaklaşan ayak sahnesi ve de en önemlisi bedene saplanan camın çıkarılması sahnesinde iyice ayyuka çıkar. Bedene saplanan cam sahnesi birden fazla anlam ihtiva eder
1- Lily karakterinin gerçekliğinin Nina tarafından saptırıldığını, aslında Lily’nin hiç de Nina’nın düşündüğü gibi olmadığı ve Lily’i öldürme sahnesine değin her şeyin hayal mahsulü olduğunu anlarız.
2- Bilindiği gibi kadın bedeninden kanın akışı; cinselliğin keşfi ve bekâretin bozulması anlamına gelir. Kanadığının farkında olmadan sahneye çıkan Nina, filmin amacı olan kara kuğuyu rahatça oynar. Gösterim devam ederken Thomas’yı öper. Tabi bu annenin reddi anlamına da gelir.
Anne, Nina ve Lily üçlüsü bozulur ve heteroseksüel aşk inşa edilir. Nina’nın primadonna olduğunun açıklandığı partide Thomas ile eski primadonnanın kavga ettiğini görürüz. Primadonna eskisinin eskiyecek oluşunun nedeni, sadece “sanatsal bedeninin” yaşlılığa maruz kalmasından değil, yönetmen Thomas’nı kendisine eskisi kadar cinsel arzu duymamasından kaynaklanır. Demek ki, “sanatsal beden” eşcinselliği engelleyen pederşahi erkek bakışının arzuladığı bedendir.
Hasılı, sanatsal beden ve dehalardan geçilmeyen, kendi başına sanatsal zarafetin arşı-alemi kabul edilen bale sanatının filmi Black Swan, aslında heteroseksüel seksin, gayri iradi kültürel kodların sembolleştirilmesi vasıtasıyla, sahneye konmasından ibarettir sadece.
yalniz skecte lily'i canlandiriyordu jim, nina'yi degil, cunku lily'nin kanat seklindeki dovmesi ile dalga geciyorlardi.
YanıtlaSilfotoğraftaki pozun filmin afişini sarakaya aldığını söylesem ve siz de afişte kimin olduğunu hatırlasanız daha doğru olur sanırım. yorum için teşekkürler.
YanıtlaSil"Black Swan, aslında heteroseksüel seksin, gayri iradi kültürel kodların sembolleştirilmesi vasıtasıyla, sahneye konmasından ibarettir sadece."
YanıtlaSilBar dönüşü Nina'nın Lily'i hayal ederek mastürbasyon yapması bahsettiğiniz heteroseksist bakışta bir kırılma yaratmıyor mu? Yoksa yine heteroseksist gözle icra edilmiş bir fantaziden başka bir şey değil mi bu?
Merhaba,
YanıtlaSilancak şimdi gördüğüm için cevap biraz geç oldu, kusura bakmayın -eğer jodorovski bizi kitlemeseydi, hayata küsüp blogda neler oluyor diye bakmakzdık :)-
Tamam, hasılı, filmin sonunda Nina, Thomas ile sevişecektir. Zira, Lily fantazisi, bastırılması gereken arzu ve yatırımların odağı olduğundan, Lily ve Nina normalleştiğinde (ki normalleşmek heteroseksüel aşk olarak kodlanmaktadır) bitecektir. Bence buradaki durum ile "Girl, Interrupted" filmindeki durum aynıdır. Hatırlanacak olursa, "delilikten" kurtulduktan sonra roman yazan abla, hem delilikten hem de homoseksüel temayüllerden arınmıştır.